Bankacılık Ne Hale Geldi?

fft22_mf183749Karikatürün Oskar’ı olarak anılan Aydın Doğan Vakfı Uluslararası Karikatür Yarışması’nda yarışan karikatürlerden biri… İnsan bankacılık ne hale geldi demeden edemiyor: Cevabı da Krugman vermiş. Bizden de Krugman’a destek gelmiş.

Published in: on Haziran 3, 2009 at 8:17 pm  Yorum Yapın  

Krizden Biz Nasıl Çıkarız?

Dünya ekonomisinin krizden çıkış senaryolarına formasyonlar üzerinden değindik. Peki krizden biz (gelişmekte olan ülkeler) nasıl çıkacağız? Ayrışma (decoupling) hipotezi kriz yeni yeni patlak verirken üzerinde çokça konuşulan bir kavramdı. Kriz küresel bir resesyona dönüp hepimizi etkisi altına alınca bir anlamda geçerliliğini yitirdi. Geçtiğimiz günlerde  Economist’de çıkan yazı kavramı yeniden gündeme getiriyor; ama krizden çıkarken. Ayrışma 2.0 başlıklı yazı Çin ekonomisindeki bazı gelişmelere bakarak (sabit yatırımlar ve tüketimdeki artış) gelişmekte olan ülkelerin daha krizi daha çabuk atlatabilecekleri belirtilmiş.  “İdari Eylemcilik” (Government Activism) ile ancak bunun sağlanabilceği vurgulanmış. Dani Rodrik  Kriz Sonrası Büyüme (Growth After Crisis) başlıklı yazısında Economist’in İdari Eylemcilik kavramını ayrıntılı açıklamış. Rodrik’ e göre hükümet müdahalesi şu kanallarla gerçekleşmeli:

  • Sanayi Politikaları (Vergi muafiyeti, yönlendirilmiş kredi, yatırım desteği…)
  • Girdi Maliyetlerinin Düşürülmesi
  • Gelir Desteği (Politikası)

Şu ana kadar bizdeki önlemler (ÖTV indirimi, kredi garanti fonu gibi) Sanayi Politikaları kanalına dahil. Girdi maliyetlerinin düşürülmesi, yerli ara malı kullanımının teşviki, SGK kesintilerinin indirimi, harcama çekleri de sıkça konuşuluyor. Hazinenin borçlanma limitleri, dış kaynak ihtiyacı/maliyeti de ana kısıtlar olarak kabul edilebilir. Bu çerçevede Hasan Ersel’in vurguladığı Orta Vadeli Program‘a gereksinimimiz var gibi görünüyor.

Published in: on Haziran 1, 2009 at 9:07 pm  Yorum Yapın  

U, L, V, Kanca derken…

Krizden nasıl çıkacağız? U tipi, V tipi, L tipi daha sonra Servet Yıldırım’dan öğrendiğim kanca tipine Ümit İzmen yeni bir formasyon ekledi:

“Türkiye krizden nispeten hızlı çıkabilir, ancak uygulanacak politikalara bağlı olarak büyüme hızının bir artıp bir azaldığı bir döneme girilebilir. Bu da, ekonominin sürekli dalgalandığı, bir büyüdüğü, bir küçüldüğü 90’lı yıllara geri dönmek demek. Yani krizden çıkışımız inişli çıkışlı, istikrarsız bir büyüme dönemine bağlanarak, Arap alfabesindeki sin ( ) harfiyle gösterilebilecek bir nitelik kazanabilir. Kriz sonrasını da sorunlu ve sıkıntılı hale getirecek sin-tipi krizden çıkışa dikkat! (Gerçi bu harfi kullanmakla da risk alıyorum ama, ne de olsa bilimsel ilerleme risksiz olmuyor.)”

Published in: on Haziran 1, 2009 at 5:24 pm  Yorum Yapın  

Stiglitz

Stiglitz

Lisede edebiyat hocamdan dinlemiştim (kulakları çınlasın): Yazdıklarının çoğunu okuduğunuz bir yazarla tanıştığınızda bazen hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Yazdıklarıyla hayalinizde canlandırdığınız yazarla dağlar kadar fark vardır sanki. Bütün bunları yazanın karşınızda olduğuna inanamazsınız. Birisi vardı ki onunla tanıştığımda hayranlığım daha arttı. O Sunay Akın’ dı.

Stiglitz’ e duyduğum hayranlık yazdıklarını her fırsatta buraya taşımamdan belli olmalı. İlk önce Küreselleşme Büyük Hayal Kırıklığı’ nı 2001 krizi ertesinde oldukça etkilenmiştim kitaptan. Öyle etkilenmişim ki o zaman okuduğum bazı yorumlar hafızama kazınmış daha önceki postalarımda değinmiştim. Doksanların Yükselişi, Escaping the Resource Curse, Making Globalization Work, Türkçe’ ye yakınlarda çevrilen Üç Trilyon Dolarlık Savaş. Geçenlerde kitapçıdan tesadüfen gördüğüm Hüseyin Akyol’un derlemesi Stiglitz Melek mi? Şeytan mı? Stiglitz ile beni sanki yüzyüze tanıştırdı ve bana edebiyat hocamı hatırlattı. 23 yaşında MIT’den aldığı doktora derecesi, Dünya Bankası’ ndaki görevinden istifa ettirilişi, yine bu dalgalı günlerde görüşlerine sıkça başvurulan Roggof’un Stiglitz’e kitap tanıtım toplantısında çıkışması gibi bir çok şey öğrendim. Bunların hepsi Stiglitz’e hayranlığımı oldukça artırdı.

 

Hakikati bulan başkaları farklı düşünüyorlar diye onu haykırmaktan çekiniyorsa hem budala hem de alçaktır. Bir adamın ‘benden başka herkes aldanıyor’ demesi güç şüphesiz; ama sahiden herkes aldanıyorsa o ne yapsın?”

 

Daniel de Foe

Published in: on Mayıs 23, 2009 at 12:57 pm  Comments (2)  

Paradigmanın İflası

NJP770XK090OGS2Q3YU92X0SgNewsweek Türkiye bu haftaki sayısını Mardin’de yaşanan acı olaya ayırmış.

Türkiye’nin batısı, doğuda olup bitene baktığında ya terörü ya da töreyi görmeye şartlanmış durumda.[…] Bölgede yaşayanlar içinse terör de töre de hayatın sıradan bir olgusu. Ama onlar da yaşananlara sebep olarak bir başka unsuru “karanlık güçler”i gösterme eğiliminde.”

“Türkiye’ de endüstrileşmiş bir altyapı oluşsaydı,genel savaştan çıkıldıktan sonra bile, Milli Mücadele’nin de Cumhuriyet’in de siyasi tarihi çok başka olurdu.” (Mete Tunçay, Eleştirel Tarih Yazıları sayfa 28’den)

Published in: on Mayıs 13, 2009 at 10:18 pm  Yorum Yapın  

Krize NOKTA

resim063241dd6328779709c3eacd0480cc7f Derviş Zaim’in Altın Portakal’da ödülleri toplayan filmi “Nokta” sonunda gösterime girdi.  Derviş Zaim’in dinlediğim yorumlarından sonra filmi dört gözle bekliyordum. Derviş Zaim “Evrensel sinemaya bu topraklardan birşeyler katma gayretindeyiz” (tam olarak böyle olmayabilir ama bu minvalde bir şeyler söylemişti). Evrensel değerler, yerel dinamikler ilişkisi her zaman dikkatimi çekmiştir. Küresel krizle ilgili artık dibi gördüğümüze dair beklentiler artarken (Roubini’ de artık U formasyonunun ortalarında olduğumuzu düşündüğünü söyledi)  yeniden yapılanma planları yerel dinamikleri gözden kaçırmamalı.  The Economist’ in bu haftaki sayısında Fransız Modeli: Vive la différence! başlıklı yazıda “Fransız tarzı iyi görünüyor; en azından ekonomik kriz dönemlerinde…” diyerek çok değil kriz patlak vermeden hemen önce sert bir şekilde eleştirilen Fransız Modeli küresel resesyondan diğerlerinden daha hafifi darbe yediği vurgulanmış.

Yazıya göre Fransız Modeli’nin temel özellliği devletin tedarikçi, vatandaşlar için tampon ve zor zamanlarda serveti dağıtma ve talebi pompalama rolünün yanında planlama ve düzenleme rolleri de var.  Fransız bankaları da krizde oldukça yüksek meblağlar kaybettiler; ama Amerikalı ve İngiliz akranlarına nazaran daha iyi bir performans sergilediler. Bunun  sebebi görece daha sıkı regülasyon. Mortgage piyasasını ele alırsak: 2007’de Fransa’da mortgage borcunun GSYH’ya  oranı %35 iken, aynı oran Almanya’ da %48, İngiltere’de %86, İrlanda’da %75, İspanya’da %62. IMF beklentilerine göre Fransız ekonomisinin %3 küçülmesi beklenirken, İngiltere’nin %4,1, İtalya’nın %4,4 ve Almanya’nın %5,6 küçülmesi bekleniyor.

Fransa’nın bir çok alanda önemli etkisi olmuş. Yanlış bilmiyorsam serbest pazar ekonomisini Adam Smith’den değilde Jean Baptiste Say ile öğrenmişiz. Bugün de Fransa gibi diğer politika örnekleri değerlendirilip yerel şartlara uyarlanmaya çalışılmalı. Derviş Hoca’nın tabiriyle evrensel ekonomik kavramlara bu topraklardan bir şeyler katmak gerekli.

Published in: on Mayıs 11, 2009 at 9:12 pm  Yorum Yapın  

Defterimdeki Suretler

witt1200px-sraffa1

Biyografi, portre kitaplarına merakım tanıyanların malumu.  Beşir Ayvazoğlu’nun defterimdeki Kırk Suret,  Siretler ve Suretler kitapları, Alper Görmüş’ ün  40 Benzemez Yüz kitabı severek okuduğum portreler. Biyografilere gelince son dönemde popüler olan nehir söyleşi tarzını çok seviyorum. Oxford Cinayet’ lerini izlerken Wittenstein’ ın cephede ateş altında tutkuyla yazdığı sahneyi gördükten sonra, sinemadan çıkıp kitapçıya gittim Ray Monk’un yazdığı Wittgenstein biyografisini aldım.  Kitabı okurken Monk’un parlak bir iktisatçı olarak nitelendirdiği Piero Sraffa ile tanıştım. Ben de defterime  bir suret eklemek istedim.

Wittgenstein bir defasında Rush Rhees’e Sraffa ile konuşmakla kazandığı en önemli şeyin, felsefi sorunlara ‘antropolojik’ yönden bakmak olduğunu söylemişti. Bu söz, Sraffa’ nın neden böylesine etki sahibi olarak anıldığını açıklar. Wittgenstein’ ın sonraki çalışmaları ile Tractatus arasındaki en büyük fark “antropolojik” yaklaşımıdır.” (sayfa 378 ‘den)

Newsweek Türkiye’ nin bu haftaki sayısında Selçuk Tepeli Editör Mektubu’ nda 9 Mart tarihli sayıdaki kapağa atıfta bulunup Güneşli Günler Ufukta : Küresel krizin derinleşmesine karşın, iyileşme beliritileri geliyor. Piyasa’ da herkesin yaptığının tersini yapma zamanı geldiğini söylemiş. Sraffa,  Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombaları atıldıktan bir gün sonra 10 yıl vadeli japon hükümet bonolarına  yatırım yapmış. 10 yıl sonra yüksek getiri elde etmiş. Sraffa’ yı Cambridge’ e getiren Keynes de başarılı bir yatırımcıydı. Nasıl bir Buffet Tarzı varsa  bir de Cambridge Tarzı var galiba…

Published in: on Nisan 20, 2009 at 5:41 pm  Yorum Yapın  

Serbestleşme Süreci

Düzenlemelerin piyasa işleyişindeki önemi, regulasyonların gerekliliği ABD finansal piyasalarında patlayan krizin ardından gündeme geldi. BDDK’ nın  uluslararası arenada örnek teşkil edecek seviyeye gelmesiyle haklı olarak artan  methiyeler piyasalarda düzenleyici reformlara vesile olsa keşke. ABD’ de olduğu gibi bizde de düzenlemeler işler bir şekilde yürürken akla gelmiyor, arabanın motor kapağını motor çalışmaz hale gelmeden açmıyoruz galiba. Businessweek Türkiye’nin bu haftaki sayısında tarım sektöründeki aksaklıklara süt piyasası üzerinden dikkat çeken haber yayınlandı. Türkiye’nin Sütü Ne kadar Beyaz? başlıklı haberde tarımsal desteklerde hayvancılığın artan payına rağmen süt üreticilerinin sorunlarının kronikleştiği vurgulanmış. Haberde yorumları alınan Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği (TDSYMB) Yönetiim Kurulu Başkanı Halil Tokoğluna göre kronikleşen sorunlara çözüm olarak ise görevini eksiksiz yapan bir piyasa düzenleicisinin varlığı şart. Geçmişte bu rolü üstlenen fakat özelleştirildikten sonra yerine başka bir oluşum getirilmeyen Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) gibi piyasa düzenleyicisinin varlığı sektör için önemli. Süt üreticileri SEK’in özelleştirilmesinden sonra piyasanın yalnız başına kaldığını belirtiyor. Aslında AB ülkelerinde ve ABD’de süt piyasalarını düzenleyen oluşumlar mevcut. Birçok AB ülkesinde piyasa düzenlemesiyle birlikte şirketlerin daha sağlam ve daha büyük yapıya ulaştıkları bilinen bir gerçek.

Tokoğlu’nun yorumlarından sonra basit bir tabloda ülkeler ve uyguldıkları düzenlemeler de verimiş. Türkiye’de sadece Dış Ticaret düzenlemeleri uygulanmasına karşın ABD’de bunun yanında Fiyat, Tüketim, Kalite düzenlemeleri uygulanırken AB ülkelerinde bunlara ek olarak Üretim düzenlemeleri de uygulanıyor.

Ömer Kaymaz’ın Dünya Piyasalarında Serbestleşmenin Türk Tarımına Fiyat ve Gelir Yönünden Yansıması başlıklı çalışmasında serbestleşme ile birlikte üreticilerin refah kaybının telafisi üzerinde durulması gerektiği vurgulanmış. Çalışamada tarım sektörünün başlıca sorunları şu şekilde özetlenmiş:

  • İşletmelerin küçük ölçekli, çok parçalı yapıda olması, girdi ve teknoloji kullanımında yetersizlik, bu nedenle verimin düşük seviyelerde kalması
  • Tarım sektöründen yeterli ve kaliteli hammaddenin düzenli şekilde temininde zorluklar bulunması
  • Üretim-pazarlama altyapısında yetersizlik
  • Tarımda izlenen veri ve kayıtların yetersizliği
  • Mali ve teknik açıdan güçsüz küçük işletmelerin yoğunluğu
  • Tarım sektöründe teknik istihdamının yetersizliği
  • Gelişmiş ülkelerin ihracat teşvikleri ve tarımda maliyetlerin yüksek (verimin düşük) olması nedeniyle yerli hammadde fiyatlarının yüksek kalması

Çalışmada tarım politikalarında bazı altyapı dönüşüm öncelikleri sıralanmış.

  1. AB uyum çalışmaları çerçevesinde devam eden tarım ve çiftçiye ilişkin kayıt sistemlerinin tamamlanması
  2. Ürün fiyatlarının düşmesiyle gündeme gelecek telafi mekanizmalarına işlerlik kazandırılması
  3. Eksik sulama yatırımlarının tamamlandırılması
  4. Üreticiye üretim teknikleri konusunda bilgi aktarımı
  5. Besin haritasının çıkarılması, topraktaki eksik besin materyallerinin ortaya konması

Özetle raporda tarım piyasalarında serbestleşme uzun bir süreç olarak tanımlanarak düzenleyici reformlarla değişim maliyetlerini azaltarak tarım sektörünü rekabetçi yapıya ulaştırmak olarak tanımlanmış. Burada örnek model olarak finansal piyasaları alabiriz. Türkiye’nin krizden görece az etkilenmesinin en büyük sebebi finansal piyasaların ilkel/sığ oluşuna bağlandı. Uzun serbestleşme sürecinin başındayız belki de yurtdışında tecrübeleri göz önüne alarak olası boşlukları hesaba katarak çıkarılan Mortgage Yasası, çiçeği burnunda VOB, yavaş yavaş derinleşen türev piyasalar…Bugün ortaya bir başarı öyküsü olarak anılan mali piyasalarda düzenlemeler, BDDK…

Published in: on Nisan 8, 2009 at 9:09 am  Yorum Yapın  

Kurumlar ve Ekonomik Performans

Kurumsallaşma, kurum kültürü son zamanlarda sıkça değinilen konulardan. Kerem Alkin derste ABD’ den bazı uzmanların BDDK’ da  eğitim gördüğünden bahsetti. Ahmet Ertürk’ ün de yurtdışında bazı toplantılara katılıp sunum yaptığı basına yansımıştı. 2001 krizinden doğan BDDK uluslararası standartları tutturmuş başarılı kurum olarak adını yazdırmış demektir. BDDK’ dan  Mete Bumin ve Ferhun Ateş “Sorunlu Bankaların Çözümlenmesi ve Türkiye Deneyimi” adlı çalışmada karşılaştırmalı örneklerle süreci incelemişler. Kitap yanımda olmadığından ayrıntı veremiyorum; ama hatırladığım kadarıyla bu işin maliyeti GSMH’ nın %10 ‘unu buluyordu. Bu süreç BDDK için kuruluşunda, çalışmasında önemli etkiye sahip.

Kurumlar ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki bugünlerde sıkça vurgulanıyor. Frederic S. Mishkin “Küreselleşme ve Finansal Gelişme” başlıklı bis.org’ da  yayınlanan notunda ekonomik gelişmenin itici gücü olarak finansal gelişmeyi ele alan genişleyen literatüre değiniyor. Finansal gelişme için finansal sistemin etkin çalışmasını sağlayacak kurumsal altyapıyı geliştirecek kurumsal reformu şart koşmuş.

Mishkin’ e  göre kurumsal reformun ana elementleri:

  • Mülkiyet haklarının geliştirilmesi
  • Yasal sistemi güçlenmesi
  • Yolsuzlukların azalması
  • Finansal bilgi kalitesinin yükseltilmesi (şeffaflık)
  • Kurumsal yönetimin geliştirilmesi
  • Bankacılık sisteminin ihtiyatlı düzenlemelerle yönetilmesi

BDDK kurum olarak, kurumsal altyapı geliştirici olarak Türkiye’ nin ekonomik performansında önemli rol üstlenmiş gibi görünüyor.

Published in: on Mart 22, 2009 at 10:17 pm  Yorum Yapın  

Made in Turkey

a-forge HP Türkiye üretim tesisi kurma kararı almış. Businessweek Türkiye’ nin 2009/8 sayısındaki habere göre 60 milyon dolarlık 200 bin masaüstü PC kapasiteli fabrika kurulacakmış. 18 ayda tamamlanması beklenen tesis 2 bin kişiye istihdam yaratacak. Gelişmekte olan ülkelerin PC talep potansiyeli bir yana Türkiye’ nin yüksek teknoloji üretme sürecinde önemli bir ilk adım.

Türkiye otomotiv endüstrisin gelişimi ortada: Devrim, Anadol, Ford… Referans’ da Sefer Levent Benzin deposu yüzünden hangi otomotiv devi üretim durdurdu başlıklı yazısında gelişimin serüvenine dair bir başka aşamaya değinmiş:

70 cent’e muhtaç” olunan günlerden geçiyordu Türkiye. Bu nedenle ithalat tamamen durmuştu. Birçok otomobil firması motor ithal etmek için döviz bulamıyordu. Motor ithal etmeyi bir şekilde başaranların durumu ise daha içler acısıydı. Düşünün; koskoca fabrikanız var, yüzlerce işçi çalıştırıyorsunuz. Otomobil üretim bandından ilerliyor, ilerliyor, tam bitti derken o da ne? Benzin deposu yok.
İşte yılların Oyak Renault’sunda tablo buydu… Benzin deposu yapan İstanbullu firma sac ithal edemediği için üretimi durdurmuştu. O ana kadar ithalat sıkıntısını hissetmeyen koskoca Oyak Renault, montaj hattında benzin deposu kalmayınca şalter indirmek zorunda kalmıştı. Zamanın Oyak Renault Personel Müdürü Selim Aral durumu şöyle özetliyordu: “Benzin deposuz araç üretmeyi henüz başaramadık.”
O günden bugüne Türkiye özellikle ticari araç üretim üssü haline geldi. Otomotiv yan sanayi önemli yere geldi, artık toplam maliyetin %70’i yerli üretim. Artık bundan sonraki aşama üretim aşamasından tasarım aşamasına geçmek. Tüm dünyada olduğu gibi krizle mücadele eden otomotiv sektörü yaklaşık 1,5 yıl sevindirici gelişmeler yaşanmıştı. İtalyan Piemonte Organize Sanayi Bölgesi’nden 12 firma Ekim 2008’de Türkiye’ye gelerek Avrupa Birliği destekli  “Fikirden Arabaya” (From Concept to Car) programı kapsamında Tofaş, Renault, Ford Otosan, Uzel ve Temsa gibi firmalarla görüştü. Mühendislik, tasarım, prototip geliştirme, otomasyon, lojistik alanında uzmanlaşan fimalar yerli firmalarla ortak proje gelişimi, know-how, teknoloji transferi fırsatlarını değerlendireceklermiş.

Bu kadar üretimden bahsedince Ercan Erkul’ un dersinde geçen konuşmaları hatırladım. “Biz gençlüğümizde Türkiye üretim ekonomisi olsun  diye hayal kuruyorduk, doğru muydu? Değilmiş. Modern ekonomiler servis ekonomileridir” demişri. Zaten üretimin görece daha ağırlıklı olduğu ekonomiler günümüzdeki global resesyondan daha çok etkilendiler. Bence de üretimden ziyade tasarım, markalaşma, inovasyon ile daha yüksek katma değer üretmenin peşinde olmalıyız. Zaten rekabetin iyice kızıştığı günümüzde üretim karlılığı iyice düştü. Eğer “Türkiye nasıl zenginleşir?” sorusunun cevabı varsa o da  üretimden ziyade tasarım, marka, inovasyon olsa gerek. Herşeyin üstünde “Made in China” yazdığı halde karın çoğunu markalar aldığına göre “Made in Turkey” yazısının pek bir önemi kalmıyor. Peter Drucker’ın dediği gibi “İşletmelerin iki ana faaliyet alanı vardır: Pazarlama ve inovasyon.”

LESSONS FROM PIEMONTE

2 Italian Firms from Piemonte came to Turkey to develop projects under EU supported program “From Concept to Car”. Italian Committee, which was formed by firms that specialized in engineering, design, prototyping, automation and logistics, is planning to meet with Tofaş, Renault, Ford Otosan, Uzel ,Temsa between 22- 26 October. Combining the production and technology, know-how transfer and opportunities of common project development and cooperation are evaluated.

Automotive Sector in Piemont

Turin and Piemont are regions of boasting a rich heritage of expertise related to car manufacturing. Automotive industry is excellent in terms of inventiveness, skill, love for the product and technical design quality. There are many different production facilities diversified in to different sectors like styling, design, prototypes, automation, component production and models, mass production and niche production. Entire planning and production cycles are all concentrated in the same area. The automotive industry continues to grow. Intangible assets of the sector like traditions, know-how are also expressed above the production of car component with a direct contribution to regional exports of more than 50% higher than exports of car themselves. Automotive sector in Piedmont has features of:

  • 1,400 firms and 75,000 workers

  • 40% of country’s automotive suppliers are located in Piedmont (33% of workforce)

  • Peaks of 75% for suppliers of modules and systems

  • The regional automotive-related supply system employs more than 43,000 people

Strengths

  • A unique concentration of expertise and skills

  • availability of the entire car design and production chain:

    • Production of equipment, dies and machine tools

    • Production of a vast range of components and systems

    • Design software

    • Prototyping and pre-production series

    • Engineering

    • Technical design

  • Niche and mass products

  • High quality workforce

  • Particularly advanced styling and design factors

Weaknesses

  • After the crisis of Fiat the system resulted too dispersed and poorly internationalized

  • The majority of the of the firms are SME (lack of critical mass)

  • Traditional firms’ inertia to introduce process and product innovations

  • Lack of competencies in business development and high value added services (IP management, technology transfer)

  • Vast disused industrial areas (especially in Turin)

Car Design in Piemont

There is a strongly held tradition of car manufacturing in Piemont, and it has given birth to some of the most prestigious companies in the world specializing in car design. Services linked to the automobile – planning, style and design – are gaining more and more importance, especially in emerging markets such as China and India, where Piemontese companies in the sector play a frontline role. One of the few motor car industrial districts in the world is Piedmont Complete Automotive District that is capable of developing within it the whole car production process, starting with the creative idea, then the chalk model, the bed dies, stylistic consultancy, prototype design, creating the master and putting it into current production, passing through advanced research and production systems engineering on the way.

How has the method of designing cars changed? For over ten years now, the large manufacturers have been aware of the importance of design, and have come to consider it the core business of the brand and to expand their internal design centers. Together with the client, car designers develop the concept, translate it into lines of style and often create the whole vehicle design. These integrated engineering and design companies play an active role right up to the stages of prototyping and model testing and checking. Some are vehicle manufacturers and almost 70 thousand vehicles per year are produced in their factories.

In Piedmont, and especially in the area around Turin, an industrial system, a concentration of talents and a car design school have been established that are unique in the world, as regards their quality and the sheer number of firms involved. There are 25 innovative companies, 7 thousand workers and 520 prototypes produced since 2001, of which 128 have been put into production.

In 2008, Piedmont will come to the forefront of world design: Turin will be the World Design Capital, having been appointed as such by Icsid and Icograda, the international organizations who deal with product development and graphic design. This is a much-coveted award, given to those areas that are revaluating design as an opportunity for economic and cultural renewal. Turin and Piedmont are today key players: their historic role as an industrial region has been left behind by considerable changes in the surrounding context, leading it to search for new prospects for development. For many reasons, partly connected to its history and partly to the current situation, the region has all the requirements to play host to, and stimulate design-linked activities. And moreover, design is the feature that most distinguishes products made in Italy – whether these are cars, small ornamental items, or fashion: this is an important factor for understanding how Turin and Piedmont are being transformed from an industrial manufacturing area to a design area.

From concept to car is a project run by the Turin Chamber of Commerce together with Piedmont Foreign Trade Office, is the link between the companies of excellence in Piemonte and international buyers, acting as a free of charge. Goals are:

  • To support the foreign sales proceeds

  • To increase the commercial competence and firms competitivity

  • To identify new international partners

  • To stimulate firms growth through the aggregation and development of innovative projects

  • To promote the image of Piemonte and Turin

  • To contribute to the regional economic growth

From Concept to Car provides foreign buyers with a valuable support in outsourcing activities, as it offers them the opportunity to get in touch with over 150 top-flight suppliers, chosen from 1,400 on the strength of their technical, qualitative and logistic capabilities.

The team’s assistance is completely free-of-charge – both for the Piemonte suppliers and foreign buyers – thanks to public financial backing.

  • 466 One-to-one business meetings

  • 210 visits of foreign buyers on supplier premises

  • 9 workshops in Piedmont

  • 33 international buyers involved in project

  • 10 presentations of the project at international events (Italy, India, China, Korea, Russia and Germany)

  • 9 Suppliers days on the Buyers premises (Germany, Netherlands, China, India)

  • 22 buyers invitations from India, Russia, China and organization of visits to the premises of local companies

  • 3 Purchasing missions abroad (Slovak, Turkey, China)

Contact with Turkey

We are seeking for Turkish partner in order to create the ‘excellent’ in automotive industry” said Ferrucio Blanc project manager of “From Concept to Car”. He also told that “We had chosen the Turkey as a strategic partner in automotive industry. Italy focused all attention and interest on Turkey for following year and later, because strategic importance of Turkey is very high. We are planning to cooperate Italy and Turkey and create new business resources.” Mr. Blanc told that as being Turin Chamber of Commerce they will sign a cooperation contract with Bursa Chamber of Commerce and added “Turkish automotive industry will be represented by a committee of 50 people in organization. In February all of the Italian media will be focused on Turkey.”

Blanc expressed that fact that makes Turkey appealing is optimization of price-quality balance, not the cheapness. He continued as “That is why the cooperation will not be limited in automotive. It will be valid in automation, space, aviation, textile, jewelry, information technologies, bio-technology and environment technologies.” Blanc expressed that design, know-how, component manufacturing, engineering works of 100 million cars all over the world are done in Piemonte and added: “Italy is the center of automotive industry and annual revenues of Piemonte region is 15 billion dollars. Italian firms in the committee are not the best ones in their area, they are the excellent ones. This year we came with committee focused on technology. Next year we will come with the purpose of purchasing.”

Turkey is an important manufacturing center for many brands and its importance is increasing by capacity increases. It will increase in the future as seen in long term plans of the companies. This contact is an important opportunity to increase the role of the facilities in Turkey with design development, R&D. Value added in Turkey will rapidly increase. Turkish potential in human resources can successfully support the required actions. Also automotive industry has a historical heritage from the production of “Devrim” so I think that Turkey can be one of the important players in automotive industry. This contact is a great opportunity.

In addition to being an important opportunity, there are many lessons that Turkey must learn from Piemonte. We should analyze Piemonte Industrial District in current debates in Turkey. Piemonte gives lessons to Turkey in topics we are discussing now: Government sectoral incentives, employment ( Ireland model was discussed which was based on information technologies. I think Piemonte is a better model for Turkish huge workforce which can not be totally absorbed by IT sector), micro reforms that lessen the loads of real sector.

Published in: on Mart 7, 2009 at 11:26 pm  Yorum Yapın